top of page

Aradığınız yazıyı bulamamanız veya hata alınması halinde arama kısmını kullanarak ulaşabilirsiniz.

Etkin Pişmanlık-Ardışık Arama-Yargıtay ve İlk Derece Beraat Kararları (Güncel)

Yazarın fotoğrafı: Avukat Feyzullah AltaşAvukat Feyzullah Altaş

Güncelleme tarihi: 11 Mar

Özellikle silahlı terör örgütü üyeliği suçlamalarında uzun yıllardır öne sürmüş olduğumuz her etkin pişmanlık kapsamındaki beyanın doğrudan bir suç ikrarı olmadığı ve beyanların içeriğinin incelenmesi gerektiği, beyanların içeriğinden ve dosya kapsamındaki delillerden suçun unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılması halinde, -etkin pişmanlık kapsamında ifade verilmiş olsa dahi- beraat kararı verilmesi gerekmektedir. Bu yazımızda da, Yargıtay'ın Eylül 2024'te bu hususta vermiş olduğu bir karar ile benzer şekilde Aralık 2024'te ve Mart 2025'te verilen beraat kararımızı paylaşacağız.

*Paylaşılan ilk derece mahkemesi kararının künye bilgileri ve içeriği, kişisel bilgiler içermesi ve henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle paylaşılmamaktadır.

**Mart 2025 kararı gerekçesi yazıldığında aşağıya eklenecektir.


Etkin Pişmanlık-Ardışık Arama-Yargıtay ve İlk Derece Beraat Kararları (Güncel)
Etkin Pişmanlık-Ardışık Arama-Yargıtay ve İlk Derece Beraat Kararları (Güncel)

Öncelikle, etkin pişmanlık hakkındaki genel bilgilere buradan tıklayarak önceki yazımıza ulaşabilirsiniz.


Aşağıda yer verilen Yargıtay kararında ise sanık hakkında silahlı terör örgütü üyeliği suçundan etkin pişmanlık hükümleri kapsamında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir. Bu suçtan ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilmesi için, TCK 221/2-3 maddelerinden biri kapsamında olması gereklidir:

Bunlar:

"(2)Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.

(4)Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz."


Daha basit şekilde uygulamadaki anlatımıyla, sanığın kendiliğinden veya çağrılma sonrası ifade vermeye giderek örgüt hakkında bildiklerini anlatması, bu bilgilerin faydalı olması, herhangi bir suça iştirak edilmemesi gibi şartlar halinde hakkında cezaya hükmolunmayacağı, yani ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilecektir.


Buradaki önemli ayrım ise, Kanuni tanımında da yer aldığı üzere bu hükmün uygulanması için sanığın örgüt üyesi olduğunun öncelikle tespiti gerekecektir. Bir diğer deyişle, sanık eğer örgüt üyesi olarak kabul edilmezse verdiği bilgiler veya anlatımları doğrudan bir suç sayılmaz ve hakkında beraat kararı verilmesi gerekmektedir.


Aşağıda yer verilen Yargıtay kararı da, sanık hakkında her ne kadar ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmişse de, TCK 30. Hata hükümleri kapsamında sanığın anlatımları ve dosya kapsamında suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle beraat kararı verilmesi gerektiği yer almıştır. Hata hükümlerine ilişkin yazımıza da buradan ulaşabilirsiniz.


Devamında yer verilen ilk derece mahkemesi kararında da aynı şekilde, her ne kadar öncesinde mahkumiyet kararları verilmişse de, Yargıtay tarafından bozma kararı sonrası, sanığın beyanlarının içeriğinin incelenmesi neticesinde suçun unsurlarının oluşmadığından beraat kararı verilmiştir.


YARGITAY KARARI


3. Ceza Dairesi 2023/25402 E.  ,  2024/10138 K.

"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ : Ceza Dairesi

SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma

HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi

TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma

İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:

I. HUKUKÎ SÜREÇ

1. İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinin, 06.10.2021 tarihli ve 2020/291 Esas, 2021/308 sayılı kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesinin dördüncü fıkrası ve 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir.

2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 16.06.2022 tarihli ve 2022/109 Esas, 2022/884 sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik O yer Cumhuriyet savcısının ve sanık müdafiinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.

3.Dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 15.11.2023 tarihli ve bozma görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.

II. TEMYİZ SEBEPLERİ

Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz sebepleri özetle;

1. Sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğuna ve etkin pişmanlık hükümleri de göz önünde bulundurulmak suretiyle hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiğine,

2. Temyiz dilekçesinde belirtilen diğer sebepler ve sair hususlara, İlişkindir.

III. OLAY VE OLGULAR

Temyizin kapsamına göre;

A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü

İlk Derece Mahkemesince sanığın olayda kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşmüş olması nedeniyle sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir.

B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü

İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.

IV. GEREKÇE

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan inceleme sonunda;

Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.

Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir (Evik, Cürüm İşlemek İçin Örgütlenme, S. 383 vd.).

Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç işlemek amacı" olması aranır (... Özel Kısım s.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt s. 28, Özgenç Genel Hükümler s.280).

FETÖ/PDY'nin silahlı terör örgütü olduğuna dair Yargıtay (kapatılan) 16. Ceza Dairesinin verilen 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararı temyiz mercii olarak onayan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 26.09.2017 tarih, 2017/16.MD-956 Esas, 2017/370 sayılı kararında açıklandığı üzere, “...Bir suç örgütü, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş illegal bir yapı olabileceği gibi, legal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan bir suç örgütüne, hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür. Bu kapsamda önceden var olan ancak hakkında karar verilmediği için kamuoyu tarafından varlığı bilinmeyen örgütün hukuki varlık kazanması mahkemeler tarafından verilecek karara bağlı ise de örgütün kurucusu, yöneticileri ya da üyeleri; kuruluş tarihinden veya meşru amaçlarla kurulup daha sonra suç örgütüne dönüştüğü andan itibaren ceza hukuku bakımından sorumlu olacaklardır.

"Silahlı terör örgütüne üye olma suçunun doğrudan kastla işlenebildiği gözetilerek, hukuki zeminde faaliyet gösteren ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle açıkça bilinmeyen yapılara dahil olan örgüt mensuplarından bir kısmının, oluşumun bir terör örgütü olduğunu bilmediklerini iddia etmeleri durumunda, TCK'nın 30 ncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan hata hükmü uyarınca değerlendirme yapmak gerekecektir.

Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurlarını bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olup, bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik ya da hatalı bilgi, maddi unsurlara ilişkin bir hatadır. Bu hatanın kastın varlığına engel olacak düzeyde bulunması halinde sanığa ceza verilmeyecektir. Suçun maddi unsurlarına ilişkin hata, eylemin suç teşkil etmesi için bulunması zorunlu hususlara ilişkin bir yanılmadır.

Failin, isnat olunan suçun maddi unsurlarına ilişkin hatası esaslı, diğer bir ifadeyle kabul edilebilir bir hata olursa, bu takdirde fail TCK'nın 30 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu hatasından yaralanacak, bunun sonucu olarak yüklenen suç açısından kasten hareket etmiş sayılmayacağından ve suçun taksirle işlenmesi hali de kanunda cezalandırılmıyor ise CMK'nın 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi gereğince beraatına karar verilmesi gerekecektir.

FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, Devletin Anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olan nihaî amacını gerçekleştirmek için “mahrem alan” şeklinde örgütlenmesi ve devletin silahlı kuvvetlerindeki unsurları dikkate alındığında gerekli ve yeterli örgütsel güce sahip olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Örgütün bu amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının örgütteki konumları gözetilerek cezalandırılacağı da açıktır. Örgütlenme piramidine göre, beş, altı ve yedinci kat ve kural olarak üç ve dördüncü katlarda bulunan örgüt mensuplarının bu durumda olduklarının kabulü gerekmektedir. Ancak önce dinî bir kült, ardından da terör örgütü hâline dönüşen FETÖ/PDY’nin, başlangıçta bir ahlâk ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve genellikle böyle algılanması, örgütün gayrı meşru amaçlarını gizleyip alenen kriminalize olmamaya çalışması ve örgütün kurucusu ve yöneticisi... hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen beraat kararının onanarak kesinleşmesi karşısında, özellikle örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan diğer katlardaki örgüt mensupları tarafından bilinip bilinmediğinin olaysal olarak TCK’nın 30 ncu maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanığın aşamalarda değişiklik göstermeyen savunması ve tanık beyanlarına göre sanığın çocuk yaşta ilişki içinde olduğu yapının silahlı terör örgütü olduğu konusunda hataya düşmesi ve bu suçun ancak doğrudan kast ile işlenebilen bir suç olması nedeniyle, TCK'nın 30/1 ve CMK'nın 223/2-c maddeleri uyarınca suç kastının bulunmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.

V. KARAR

Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz istemi yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 16.06.2022 tarihli ve 2022/109 Esas, 2022/884 sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,

Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,18.09.2024 tarihinde karar verildi.



İLK DERECE MAHKEMESİ KARARLARI

1- Karar uzun olmakla birlikte kısaca olaya ilişkin gerekçe kısmına yer verilmiştir.

2- Diğer karar çok yeni(Mart 2025) olduğundan gerekçesi daha sonra eklenecektir. Bununla birlikte, aynı şekilde etkin pişmanlık ve hata hükümleri kapsamında beraat verilmiştir.


T.C.

....

... AĞIR CEZA MAHKEMESİ -

DOSYA NO : 2024/...Esas

KARAR NO : 2024/...

C.SAVCILIĞI ESAS NO : 2018/...


GEREKÇELİ KARAR

TÜRK MİLLETİ ADINA


BAŞKAN : ...

ÜYE : ...

ÜYE : ...

C. SAVCISI : ...

KATİP : ...


DAVACI : K.H.

SANIK : ...

MÜDAFİ : Av. FEYZULLAH ALTAŞ

SUÇ : Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma

SUÇ TARİHİ : 2017

SUÇ YERİ : ...

KARAR TARİHİ : 04/12/2024

Yukarıda açık kimliği yazılı sanık hakkında mahkememizde yapılan yargılama neticesinde;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

...

....Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; ilk olarak sanığın ardışık olarak aranması hususuna değinmek gerekir. Dosya kapsamında mübrez .. tarihli HTS İnceleme Raporunda sanığın .... isimli astsubay olan dosya dışı şahısla aynı zaman dilimi içerisinde ... isimli işyerinden ....2014 tarihinde arandığı, sanığın bu aramaya cevap verdiği ve konuşmanın 31 saniye sürdüğü görülmüştür. Konuşmanın içeriği ise tespit edilememiştir.

Dosya kapsamında mübrez ... isimli ve sanığın da ortaokuldan itibaren görüştüğü kişinin vermiş olduğu .../2019 tarihli ifadesinde sanık ... ile ilgili herhangi bir bilgi vermemiş, kendisine okunan ve dosyamız dışında kalan Bylock kayıtlarını reddetmiş örgüt üyesi olmadığını beyan etmiştir.

Yapılan ankesörlü telefon/ardışık arama soruşturması kapsamında; Sanık ...nin;

-.... Büfede kamuya açık olarak hizmet veren ... numaralı ankesörlü telefondan .../2014 tarihinde yaklaşık iki dakika arayla, kendisi gibi asker olduğu tespit edilen ... isimli şahıs ile birlikte ardışık olarak arandığı,

-... isimli Market/Büfede kamuya açık olarak hizmet veren ... adına kayıtlı ...numaralı kontörlü telefondan .../2014 ve .../2014 tarihinde yaklaşık bir dakika arayla, kendisi gibi asker olduğu tespit edilen ... isimli şahıs ile 2 kez arandığı,

-... adresinde kamuya açık olarak hizmet veren ... adına kayıtlı ...numaralı kontörlü telefondan 2 kez arandığı,

-... adresinde kamuya açık olarak hizmet veren ... adına kayıtlı ... numaralı kontörlü telefondan 3 kez arandığı tespit edilmiştir.

Dosya kapsamında mübrez ....2018 tarihli Mobil Cihaz İnceleme Raporuna göre sanığın telefonunda örgüt içi haberleşmede kullanılan herhangi bir uygulama (Bylock, Kakao, Eagle vs.) veya örgüte/örgüt üyeliğine dair herhangi bir veri elde edilememiştir.

Sanık .../2018 tarihli ifadesinde özetle; 2005 yılında ... ile tanıştıklarını sonraki süreçte görüşmelerinin planlı olmayıp tesadüfler üzerine olduğunu, ...'da askeri okulda okurken ...'ün kendisini bir yere yönlendirdiğini, fakat kendisinin oraya hiç gitmediğini, Ankara'da ...'le görüştüklerini, ...'ün kendisiyle sık irtibat kurmak istediğini söylediğini, fakat bu isteği reddettiğini, şahısla görüşmediğini, ...'a tayini çıkınca ..'le ...'da yine tesadüfen bir araya geldiklerini, ...'ün orada kendisini ... valiliğinde çalışan birisi ile tanıştırdığını, bu kişi ile görüşmeye devam et dediğini, fakat kendisinin ne ...'le ne de ... valiliğinde çalışan şahısla görüşmediğini, en son görüşmelerinin bu olduğunu beyanla ... isimli şahsı teşhis etmiştir. Ayrıca kendisi ile beraber ankesörden aranan ... isimli şahsı tanımadığını belirtmiştir.

FETÖ'nün geliştirmiş olduğu ankesörlü telefondan arama veya ardışık arama şeklindeki metotlarda maksat örgüt içi haberleşmenin gizlilikle sağlanmasıdır. Bu yolla örgüt üyeleri ile gizli bir şekilde haberleşip görüşmeler yapılmaktadır. Özellikle örgüt üyesi olan askeriyede yapılanmış şahısların çok zaman bu yolu tercih ettiği bilinmektedir. Huzurdaki davada sanık hakkında 6 adet ardışık arama kaydı bulunmuş olsa da sanığın bu arama neticesinde örgüt üyesi veya yöneticisi olduğu bilinen bir şahısla görüşmesi tespit edilememiştir. Yani sanığın esasında bu aramalar neticesinde hedeflenen irtibat ve iletişimi kurup kurmadığı dosya kapsamındaki delillerle tespit edilememektedir. Böyle bir tespit yapılamadığına göre sanık hakkında geriye elde kalan şey örgüt içi haberleşme kapsamında olup olmadığı tespit edilemeyen 6 adet aramadır. Bunun ise tek başına yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca sanığın tecziyesine yetmeyeceği açıktır.

Sanığın ... isimli şahısla yapmış olduğu görüşmeler değerlendirildiğinde sanığın aşamalarda istikrarlı bir şekilde belirttiği üzere sanık örgütün şehirdışı talebe mesulü olduğu değerlendirilen ... isimli şahısla görüşmekten geri durmuş, onun yönlendirdiği kişilerle de görüşmemiştir. Sanığın bu savunmasının aksine örgütle organik sürekli ve yoğun bir bağının olduğunu gösterir her türlü şüpheden uzak somut delil dosyamızda mevcut değildir. Bu itibarla her ne kadar sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/2 maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de sanığın isnat edilen suçu işlediğini gösteren her türlü şüpheden uzak kesin somut inandırıcı delil elde edilemediğinden müsnet suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanığın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.


H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarı kısımda açıklandığı üzere;

Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/2 maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de sanığın isnat edilen suçu işlediğini gösteren her türlü şüpheden uzak kesin somut inandırıcı delil elde edilemediğinden müsnet suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanığın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-e maddesi uyarınca BERAATİNE,

...

Dair, kararın gerekçesi ile birlikte tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, Mahkememize doğrudan bir dilekçe verilmesi, ya da tutanağa geçirilmek üzere Mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunularak, Mahkememiz kararına karşı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307/3 maddesi uyarınca Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna müracaat edilebileceği, bu şekilde süresi içerisinde temyiz yasa yoluna müracaat edilmediği taktirde hükmün kesinleşeceği Anayasa'nın 40/2; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca hatırlatılarak Cumhuriyet Savcısının huzurunda mütalaya aykırı olarak sanık ve sanık müdafinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda oybirliğiyle verilen karar, tutanağa geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileri ile anlatıldı. 04/12/2024



T.C.

....

... AĞIR CEZA MAHKEMESİ -

DOSYA NO : 2024/...Esas

KARAR NO : 2025/...



Comments


bottom of page