Etkin Pişmanlık-Ardışık Arama-Yargıtay ve İlk Derece Beraat Kararları (Güncel)
- Avukat Feyzullah Altaş
- 6 Mar
- 15 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 21 May
Özellikle silahlı terör örgütü üyeliği suçlamalarında uzun yıllardır öne sürmüş olduğumuz her etkin pişmanlık kapsamındaki beyanın doğrudan bir suç ikrarı olmadığı ve beyanların içeriğinin incelenmesi gerektiği, beyanların içeriğinden ve dosya kapsamındaki delillerden suçun unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılması halinde, -etkin pişmanlık kapsamında ifade verilmiş olsa dahi- beraat kararı verilmesi gerekmektedir. Bu yazımızda da, Yargıtay'ın Eylül 2024'te bu hususta vermiş olduğu bir karar ile benzer şekilde Aralık 2024'te ve Mart 2025'te verilen beraat kararımızı paylaşacağız.
*Paylaşılan ilk derece mahkemesi kararının künye bilgileri ve içeriği, kişisel bilgiler içermesi ve henüz kesinleşmemiş olması nedeniyle paylaşılmamaktadır.
**Mart 2025 kararı gerekçesi yazıldığında aşağıya eklenecektir.

Öncelikle, etkin pişmanlık hakkındaki genel bilgilere buradan tıklayarak önceki yazımıza ulaşabilirsiniz.
Aşağıda yer verilen Yargıtay kararında ise sanık hakkında silahlı terör örgütü üyeliği suçundan etkin pişmanlık hükümleri kapsamında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir. Bu suçtan ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilebilmesi için, TCK 221/2-3 maddelerinden biri kapsamında olması gereklidir:
Bunlar:
"(2)Örgüt üyesinin, örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeksizin, gönüllü olarak örgütten ayrıldığını ilgili makamlara bildirmesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(3) Örgütün faaliyeti çerçevesinde herhangi bir suçun işlenişine iştirak etmeden yakalanan örgüt üyesinin, pişmanlık duyarak örgütün dağılmasını veya mensuplarının yakalanmasını sağlamaya elverişli bilgi vermesi halinde, hakkında cezaya hükmolunmaz.
(4)Suç işlemek amacıyla örgüt kuran, yöneten veya örgüte üye olan ya da üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen veya örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişinin, gönüllü olarak teslim olup, örgütün yapısı ve faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarla ilgili bilgi vermesi halinde, hakkında örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz."
Daha basit şekilde uygulamadaki anlatımıyla, sanığın kendiliğinden veya çağrılma sonrası ifade vermeye giderek örgüt hakkında bildiklerini anlatması, bu bilgilerin faydalı olması, herhangi bir suça iştirak edilmemesi gibi şartlar halinde hakkında cezaya hükmolunmayacağı, yani ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilecektir.
Buradaki önemli ayrım ise, Kanuni tanımında da yer aldığı üzere bu hükmün uygulanması için sanığın örgüt üyesi olduğunun öncelikle tespiti gerekecektir. Bir diğer deyişle, sanık eğer örgüt üyesi olarak kabul edilmezse verdiği bilgiler veya anlatımları doğrudan bir suç sayılmaz ve hakkında beraat kararı verilmesi gerekmektedir.
Aşağıda yer verilen Yargıtay kararı da, sanık hakkında her ne kadar ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmişse de, TCK 30. Hata hükümleri kapsamında sanığın anlatımları ve dosya kapsamında suçun unsurlarının oluşmadığından bahisle beraat kararı verilmesi gerektiği yer almıştır. Hata hükümlerine ilişkin yazımıza da buradan ulaşabilirsiniz.
Devamında yer verilen ilk derece mahkemesi kararında da aynı şekilde, her ne kadar öncesinde mahkumiyet kararları verilmişse de, Yargıtay tarafından bozma kararı sonrası, sanığın beyanlarının içeriğinin incelenmesi neticesinde suçun unsurlarının oluşmadığından beraat kararı verilmiştir.
YARGITAY KARARI
3. Ceza Dairesi 2023/25402 E. , 2024/10138 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Ceza Dairesi
SUÇ : Silahlı terör örgütüne üye olma
HÜKÜM : İstinaf başvurusunun esastan reddi
TEBLİĞNAME GÖRÜŞÜ : Bozma
İlk Derece Mahkemesince verilen hükme yönelik istinaf incelemesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararın; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 286 ncı maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz edilebilir olduğu, 260 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz edenin hükmü temyize hak ve yetkisinin bulunduğu, 291 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin süresinde olduğu, 294 üncü maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz dilekçesinde temyiz sebeplerine yer verildiği, 298 inci maddesinin birinci fıkrası gereği temyiz isteminin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı yapılan ön inceleme neticesinde tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
I. HUKUKÎ SÜREÇ
1. İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesinin, 06.10.2021 tarihli ve 2020/291 Esas, 2021/308 sayılı kararı ile sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan, 5237 sayılı Kanun'un 30 uncu maddesinin dördüncü fıkrası ve 5271 sayılı Kanun’un 223 üncü maddesinin üçüncü fıkrasının (d) bendi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir.
2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 16.06.2022 tarihli ve 2022/109 Esas, 2022/884 sayılı kararı ile sanık hakkında İlk Derece Mahkemesince kurulan hükme yönelik O yer Cumhuriyet savcısının ve sanık müdafiinin istinaf başvurularının 5271 sayılı Kanun’un 280 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
3.Dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca tanzim olunan 15.11.2023 tarihli ve bozma görüşünü içerir Tebliğname ile Daireye tevdi olunmuştur.
II. TEMYİZ SEBEPLERİ
Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz sebepleri özetle;
1. Sanığın eyleminin silahlı terör örgütüne üye olma suçunu oluşturduğuna ve etkin pişmanlık hükümleri de göz önünde bulundurulmak suretiyle hakkında mahkûmiyet kararı verilmesi gerektiğine,
2. Temyiz dilekçesinde belirtilen diğer sebepler ve sair hususlara, İlişkindir.
III. OLAY VE OLGULAR
Temyizin kapsamına göre;
A. İlk Derece Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince sanığın olayda kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşmüş olması nedeniyle sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmiştir.
B. Bölge Adliye Mahkemesinin Kabulü
İlk Derece Mahkemesince kabul edilen olay ve olgularda, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından bir isabetsizlik görülmediği anlaşılmıştır.
IV. GEREKÇE
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan inceleme sonunda;
Ayrıntıları ve hukuki mahiyeti Yargıtay Ceza Genel Kurulu tarafından onanarak kesinleşen Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin İlk Derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere;Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi dahilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir (Evik, Cürüm İşlemek İçin Örgütlenme, S. 383 vd.).
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç işlemek amacı" olması aranır (... Özel Kısım s.263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt s. 28, Özgenç Genel Hükümler s.280).
FETÖ/PDY'nin silahlı terör örgütü olduğuna dair Yargıtay (kapatılan) 16. Ceza Dairesinin verilen 2015/3 Esas, 2017/3 sayılı kararı temyiz mercii olarak onayan Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 26.09.2017 tarih, 2017/16.MD-956 Esas, 2017/370 sayılı kararında açıklandığı üzere, “...Bir suç örgütü, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş illegal bir yapı olabileceği gibi, legal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan bir suç örgütüne, hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür. Bu kapsamda önceden var olan ancak hakkında karar verilmediği için kamuoyu tarafından varlığı bilinmeyen örgütün hukuki varlık kazanması mahkemeler tarafından verilecek karara bağlı ise de örgütün kurucusu, yöneticileri ya da üyeleri; kuruluş tarihinden veya meşru amaçlarla kurulup daha sonra suç örgütüne dönüştüğü andan itibaren ceza hukuku bakımından sorumlu olacaklardır.
"Silahlı terör örgütüne üye olma suçunun doğrudan kastla işlenebildiği gözetilerek, hukuki zeminde faaliyet gösteren ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle açıkça bilinmeyen yapılara dahil olan örgüt mensuplarından bir kısmının, oluşumun bir terör örgütü olduğunu bilmediklerini iddia etmeleri durumunda, TCK'nın 30 ncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan hata hükmü uyarınca değerlendirme yapmak gerekecektir.
Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurlarını bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olup, bu unsurlara ilişkin bilgisizlik, eksik ya da hatalı bilgi, maddi unsurlara ilişkin bir hatadır. Bu hatanın kastın varlığına engel olacak düzeyde bulunması halinde sanığa ceza verilmeyecektir. Suçun maddi unsurlarına ilişkin hata, eylemin suç teşkil etmesi için bulunması zorunlu hususlara ilişkin bir yanılmadır.
Failin, isnat olunan suçun maddi unsurlarına ilişkin hatası esaslı, diğer bir ifadeyle kabul edilebilir bir hata olursa, bu takdirde fail TCK'nın 30 uncu maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu hatasından yaralanacak, bunun sonucu olarak yüklenen suç açısından kasten hareket etmiş sayılmayacağından ve suçun taksirle işlenmesi hali de kanunda cezalandırılmıyor ise CMK'nın 223 üncü maddesinin ikinci fıkrasının (c) bendi gereğince beraatına karar verilmesi gerekecektir.
FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün, Devletin Anayasal düzenini cebir ve şiddet kullanarak değiştirmek olan nihaî amacını gerçekleştirmek için “mahrem alan” şeklinde örgütlenmesi ve devletin silahlı kuvvetlerindeki unsurları dikkate alındığında gerekli ve yeterli örgütsel güce sahip olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Örgütün bu amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının örgütteki konumları gözetilerek cezalandırılacağı da açıktır. Örgütlenme piramidine göre, beş, altı ve yedinci kat ve kural olarak üç ve dördüncü katlarda bulunan örgüt mensuplarının bu durumda olduklarının kabulü gerekmektedir. Ancak önce dinî bir kült, ardından da terör örgütü hâline dönüşen FETÖ/PDY’nin, başlangıçta bir ahlâk ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve genellikle böyle algılanması, örgütün gayrı meşru amaçlarını gizleyip alenen kriminalize olmamaya çalışması ve örgütün kurucusu ve yöneticisi... hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince verilen beraat kararının onanarak kesinleşmesi karşısında, özellikle örgütün sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan diğer katlardaki örgüt mensupları tarafından bilinip bilinmediğinin olaysal olarak TCK’nın 30 ncu maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Sanığın aşamalarda değişiklik göstermeyen savunması ve tanık beyanlarına göre sanığın çocuk yaşta ilişki içinde olduğu yapının silahlı terör örgütü olduğu konusunda hataya düşmesi ve bu suçun ancak doğrudan kast ile işlenebilen bir suç olması nedeniyle, TCK'nın 30/1 ve CMK'nın 223/2-c maddeleri uyarınca suç kastının bulunmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hukuka aykırı görülmüştür.
V. KARAR
Gerekçe bölümünde açıklanan nedenle Bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet savcısının temyiz istemi yerinde görüldüğünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin, 16.06.2022 tarihli ve 2022/109 Esas, 2022/884 sayılı kararının 5271 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinin ikinci fıkrası gereği, Tebliğname’ye uygun olarak, oy birliğiyle BOZULMASINA,
Dava dosyasının, 5271 sayılı Kanun’un 304 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,18.09.2024 tarihinde karar verildi.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARLARI
T.C.
....
... AĞIR CEZA MAHKEMESİ -
DOSYA NO : 2024/...Esas
KARAR NO : 2024/...
C.SAVCILIĞI ESAS NO : 2018/...
GEREKÇELİ KARAR
TÜRK MİLLETİ ADINA
BAŞKAN : ...
ÜYE : ...
ÜYE : ...
C. SAVCISI : ...
KATİP : ...
DAVACI : K.H.
SANIK : ...
MÜDAFİ : Av. FEYZULLAH ALTAŞ
SUÇ : Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
SUÇ TARİHİ : 2017
SUÇ YERİ : ...
KARAR TARİHİ : 04/12/2024
Yukarıda açık kimliği yazılı sanık hakkında mahkememizde yapılan yargılama neticesinde;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
...
....Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; ilk olarak sanığın ardışık olarak aranması hususuna değinmek gerekir. Dosya kapsamında mübrez .. tarihli HTS İnceleme Raporunda sanığın .... isimli astsubay olan dosya dışı şahısla aynı zaman dilimi içerisinde ... isimli işyerinden ....2014 tarihinde arandığı, sanığın bu aramaya cevap verdiği ve konuşmanın 31 saniye sürdüğü görülmüştür. Konuşmanın içeriği ise tespit edilememiştir.
Dosya kapsamında mübrez ... isimli ve sanığın da ortaokuldan itibaren görüştüğü kişinin vermiş olduğu .../2019 tarihli ifadesinde sanık ... ile ilgili herhangi bir bilgi vermemiş, kendisine okunan ve dosyamız dışında kalan Bylock kayıtlarını reddetmiş örgüt üyesi olmadığını beyan etmiştir.
Yapılan ankesörlü telefon/ardışık arama soruşturması kapsamında; Sanık ...nin;
-.... Büfede kamuya açık olarak hizmet veren ... numaralı ankesörlü telefondan .../2014 tarihinde yaklaşık iki dakika arayla, kendisi gibi asker olduğu tespit edilen ... isimli şahıs ile birlikte ardışık olarak arandığı,
-... isimli Market/Büfede kamuya açık olarak hizmet veren ... adına kayıtlı ...numaralı kontörlü telefondan .../2014 ve .../2014 tarihinde yaklaşık bir dakika arayla, kendisi gibi asker olduğu tespit edilen ... isimli şahıs ile 2 kez arandığı,
-... adresinde kamuya açık olarak hizmet veren ... adına kayıtlı ...numaralı kontörlü telefondan 2 kez arandığı,
-... adresinde kamuya açık olarak hizmet veren ... adına kayıtlı ... numaralı kontörlü telefondan 3 kez arandığı tespit edilmiştir.
Dosya kapsamında mübrez ....2018 tarihli Mobil Cihaz İnceleme Raporuna göre sanığın telefonunda örgüt içi haberleşmede kullanılan herhangi bir uygulama (Bylock, Kakao, Eagle vs.) veya örgüte/örgüt üyeliğine dair herhangi bir veri elde edilememiştir.
Sanık .../2018 tarihli ifadesinde özetle; 2005 yılında ... ile tanıştıklarını sonraki süreçte görüşmelerinin planlı olmayıp tesadüfler üzerine olduğunu, ...'da askeri okulda okurken ...'ün kendisini bir yere yönlendirdiğini, fakat kendisinin oraya hiç gitmediğini, Ankara'da ...'le görüştüklerini, ...'ün kendisiyle sık irtibat kurmak istediğini söylediğini, fakat bu isteği reddettiğini, şahısla görüşmediğini, ...'a tayini çıkınca ..'le ...'da yine tesadüfen bir araya geldiklerini, ...'ün orada kendisini ... valiliğinde çalışan birisi ile tanıştırdığını, bu kişi ile görüşmeye devam et dediğini, fakat kendisinin ne ...'le ne de ... valiliğinde çalışan şahısla görüşmediğini, en son görüşmelerinin bu olduğunu beyanla ... isimli şahsı teşhis etmiştir. Ayrıca kendisi ile beraber ankesörden aranan ... isimli şahsı tanımadığını belirtmiştir.
FETÖ'nün geliştirmiş olduğu ankesörlü telefondan arama veya ardışık arama şeklindeki metotlarda maksat örgüt içi haberleşmenin gizlilikle sağlanmasıdır. Bu yolla örgüt üyeleri ile gizli bir şekilde haberleşip görüşmeler yapılmaktadır. Özellikle örgüt üyesi olan askeriyede yapılanmış şahısların çok zaman bu yolu tercih ettiği bilinmektedir. Huzurdaki davada sanık hakkında 6 adet ardışık arama kaydı bulunmuş olsa da sanığın bu arama neticesinde örgüt üyesi veya yöneticisi olduğu bilinen bir şahısla görüşmesi tespit edilememiştir. Yani sanığın esasında bu aramalar neticesinde hedeflenen irtibat ve iletişimi kurup kurmadığı dosya kapsamındaki delillerle tespit edilememektedir. Böyle bir tespit yapılamadığına göre sanık hakkında geriye elde kalan şey örgüt içi haberleşme kapsamında olup olmadığı tespit edilemeyen 6 adet aramadır. Bunun ise tek başına yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca sanığın tecziyesine yetmeyeceği açıktır.
Sanığın ... isimli şahısla yapmış olduğu görüşmeler değerlendirildiğinde sanığın aşamalarda istikrarlı bir şekilde belirttiği üzere sanık örgütün şehirdışı talebe mesulü olduğu değerlendirilen ... isimli şahısla görüşmekten geri durmuş, onun yönlendirdiği kişilerle de görüşmemiştir. Sanığın bu savunmasının aksine örgütle organik sürekli ve yoğun bir bağının olduğunu gösterir her türlü şüpheden uzak somut delil dosyamızda mevcut değildir. Bu itibarla her ne kadar sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/2 maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de sanığın isnat edilen suçu işlediğini gösteren her türlü şüpheden uzak kesin somut inandırıcı delil elde edilemediğinden müsnet suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanığın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-e maddesi uyarınca beraatine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarı kısımda açıklandığı üzere;
Sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan eylemine uyan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/2 maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmış ise de sanığın isnat edilen suçu işlediğini gösteren her türlü şüpheden uzak kesin somut inandırıcı delil elde edilemediğinden müsnet suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmaması nedeniyle sanığın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223/2-e maddesi uyarınca BERAATİNE,
...
Dair, kararın gerekçesi ile birlikte tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde, Mahkememize doğrudan bir dilekçe verilmesi, ya da tutanağa geçirilmek üzere Mahkememiz zabıt katibine beyanda bulunularak, Mahkememiz kararına karşı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 307/3 maddesi uyarınca Yargıtay nezdinde temyiz yasa yoluna müracaat edilebileceği, bu şekilde süresi içerisinde temyiz yasa yoluna müracaat edilmediği taktirde hükmün kesinleşeceği Anayasa'nın 40/2; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca hatırlatılarak Cumhuriyet Savcısının huzurunda mütalaya aykırı olarak sanık ve sanık müdafinin yüzüne karşı, diğer tarafların yokluğunda oybirliğiyle verilen karar, tutanağa geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileri ile anlatıldı. 04/12/2024
T.C.
....
... AĞIR CEZA MAHKEMESİ -
DOSYA NO : 2024/...Esas
KARAR NO : 2025/...
C.SAVCILIĞI ESAS NO : 2024/...
GEREKÇELİ KARAR
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
BAŞKAN : ...
ÜYE : ...
ÜYE : ...
C. SAVCISI : ...
KATİP : ...
DAVACI : K.H.
SANIK : ...
MÜDAFİ : Av. FEYZULLAH ALTAŞ
SUÇ : Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma
SUÇ TARİHİ/YERİ: Beraat kararı verildiğinden CMK'nın 232/2-c maddesi gereğince yazılmamıştır.
KARAR TARİHİ : 06/03/2025
KARAR TÜRÜ : BERAAT
Yukarıda açık kimliği yazılı sanık hakkında mahkememizde yapılan duruşma sonunda:
1-)İDDİA:
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 06/11/2024 tarih ve 2024/... esas sayılı iddianamesi ile Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, suçundan eylemine uyan TCK 314/2, 53, 54, 58/9, 63, 3713 sy 5/1-2 Md. uyarınca cezalandırılması istemiyle mahkememize kamu davası açılmıştır.
2-)CUMHURİYET SAVCISININ ESAS HAKKINDAKİ MÜTALAASI:
Dosyanın başlayış biçimi, tanık anlatımları, sanığın ... yılında kendiliğinden ayrıldığını beyan etmesi, olay tarihi itibariyle sanığın yaşı bir bütün halinde değerlendirildiğinde sanığın lise çağında FETÖ/PDY isimli terör örgütüyle irtibat olduğu, daha sonra örgütün amacı ve işleyişini fark edince askeri okuldan atılma pahasına örgüt ile arasına mesafe koyduğu, sanığın suç işleme kastının bulunmadığı anlaşıldığından TCK nın 30/1 maddesi delaletiyle CMK'nın 223/2-c maddesi uyarınca BERAAT kararı verilmesi kamu adına mütalaa ve talep olunur.
3-)SAVUNMA:
SANIĞIN MAHKEMEMİZDE 06/03/2025 TARİHİNDE ALINAN SAVUNMASINDA:
"Ben soruşturma aşamasında vermiş olduğum ifadelerimi aynen tekrar ederim. Doğrudur bana aittir. Bu örgüt ile ilgili bütün bildiklerimi ve teşhislerimi yaptım. Bunlar aynen geçerlidir. ... Beraatimi talep ediyorum" şeklinde savunmada bulunduğu anlaşılmıştır.
4-)DELİLLER:
-Sanık savunması,
-Sabıka kaydı,
-Nüfus kayıt örneği,
-Bylock sorgu evrakı,
-ATAÇ raporu,
-Emniyet havuz sorgu,
-Tanık Beyanı:
...
6-) DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Her ne kadar; sanık hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istemiyle mahkememize kamu davası açılmış ise de;
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 05/12/2024 tarihli ve 2022/28881 esas, 2024/16907 karar sayılı ilamında "Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir (TCK madde 21/1). Fiilin icrası sırasında suçun kanuni tanımındaki maddi unsurları bilmeyen bir kimse, kasten hareket etmiş olmaz(TCK madde 30/1). 5237 sayılı TCK’nın, “Hata” kenar başlıklı 30/1.maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleştiği durumlarda, sanığın kasten hareket ettiğinden bahsedilemeyecek ve somut olayda tipik eylem gerçekleşmiş olsa da 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraat kararı verilecektir.
Hata(yanılma); kişinin tasavvuru, zihninden geçirdikleri ile gerçeğin birbirine uymaması anlamına gelen bir kavramdır. Hata kural olarak iradenin oluşum sürecine etki eder ve gerçeğin yanlış biçimde tasavvuru veya bilinmesi nedeniyle irade bozulmuş olarak doğar. Failin tasavvurunun konusu dış dünyaya ait bir şeye ilişkin olabileceği gibi, normatif dünyaya (kurallar alanına) dair de olabilir. Dış dünyayla ilgili şey olduğundan farklı bir biçimde algılanması halinde unsur yanılgısından (tipiklik hatası), normatif dünyaya ait gerçekliğin farklı biçimde değerlendirilmesi halinde ise yasak hatasından bahsedilir. Kısaca unsur hatası bir algılama hatası olduğu halde, yasak hatası bir değerlendirme hatasıdır.
Yargıtay (Kapatılan) 16. Ceza Dairesinin 2015/3 Esas, 2017/3 Karar sayılı dosyasında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere; FETÖ/PDY terör örgütünün, başlangıçta bir ahlak ve eğitim hareketi olarak ortaya çıkması ve toplumun her katmanında büyük bir kesimce böylece algılanması, amaca ulaşmak için her yolu mübah gören fakat sözde meşruiyetini sivil alanda dinden, kamusal alanda ise hukuktan aldığı izlenimi vermek için yeterli güce erişinceye kadar alenen kriminalize olmamaya özen göstermesi gerçeği nazara alındığında, örgütün ustaca gizlenen amacını bilenler ve bu amaçla örgütte görev alanlar açısından, suç tarihine bakılmaksızın ve suç tarihinden önce anılan yapının terör örgütü olduğuna ilişkin bir mahkeme kararı verilmiş olması da aranmaksızın hata savunmalarına itibar edilemeyeceğinde kuşku bulunmamakta ise de; terör örgütü olduğunu bilmeksizin içinde yer alan veya yardım eden sanıklar yönünden mensup olduğu ya da yardım ettiği yapının Anayasal düzeni zorla değiştirme, Anayasa'ya uygun olmayan yöntemlerle iktidarı ele geçirmeyi amaçlayan bir terör örgütü olduğunu veya terör örgütüne dönüştüğünü anladığı veyahut expost bir değerlendirme ile dış aleme yansıyan olay ve olgular itibariyle kendisinden anlamasının beklendiği tarihten itibaren davranışları ile bu örgütten ayrılma iradesini ortaya koyup koymadığı ve bu bağlamda TCK’nın 30/1 inci maddesinde düzenlenen suçun maddi unsurlarında hata şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediği somut olayın özelliğine göre değerlendirilmelidir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; sanık hakkında FETÖ/PDY örgütünün TSK yapılanmasında faaliyet gösteren asker şahıslardan sorumlu sivil unsurlarca örgütsel iletişim amaçlı kullanıldığı tespit edilen ankesörlü/sabit hatlarla irtibatlı olduğu gerekçesiyle başlatılan soruşturma neticesi yapılan yargılamada, mahkumiyete gerekçe gösterilen ankesörlü/sabit hatlardan ardışık olarak arandığı, dosya kapsamıyla sübut bulmuş ise de;
ByLock kullanıcısı olmayan ve kod adı kullanmayan ...doğum tarihli sanığın, örgütle son irtibatının ... öğrencilik döneminde olması, sonrasına ilişkin herhangi bir örgütsel bağlantı ve faaliyetinin tespit edilememesi karşısında, sanığın yaşı da gözetilerek ilişki içerisinde olduğu yapının o tarihteki niteliği itibariyle silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek durumda olamayacağı, bu nedenle de sanık yönünden silahlı terör örgütüne üye olma suçunun kast unsurunun oluşmayacağından TCK'nın 30/1 ve CMK'nın 223/2-c maddeleri uyarınca beraat kararı verilmesi yerine yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi," bozma nedeni yapılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile sanığın beyanlarında belirttiği üzere, sanık ...ın ...yılında ...ne başladığı, ... mezun olduktan sonra ... tarihinde ...na geçiş yaptığı, ... tarihinde de akademik başarısızlık nedeniyle ilişiğinin kesildiği, ... yılında ...Üniversitesi ... bölümüne kaydolduğu ve 2013 yılında mezun olduktan sonra 2015 yılına kadar özel sektörde çalıştığı, 2015 yılında da ... adlı kurumda çalışmaya başladığı, 10/02/2020 tarihli tutanak içeriğine göre kolluk görevlileri tarafından davet edilmesi üzerine kendiliğinden kolluğa müracaat ederek müdafii huzurunda etkin pişmanlıktan yararlanma talebinde bulunduğu, örgütle ilgili bildiği hususları anlattığı ve teşhisler yaptığı, ilk irtibatının ... yılında ...liseyi kazandıktan sonra olduğunu, ...na başladıktan sonra kendisiyle farklı bir kişinin ilgilenmeye başladığını, ... adlı dönem arkadaşıyla eşleştirdiklerini, yapılan görüşmelerde okuldaki öğrenciler ile ilgili bilgi talep edilmesi ve bu yönde baskı yapılması nedeniyle okuldan ayrılmaya karar verdiğini ve başarılı bir öğrenci olduğu halde sınavlarda boş kağıt vererek başarısızlık nedeniyle okuldan atıldığını, ... yılı itibariyle de irtibatının kalmadığını belirttiği, kovuşturma aşamasında mahkememizde alınan beyanlarında da soruşturma aşamasındaki beyanlarından dönmediği ve bu beyanları inkar cihetine gitmediği, verdiği beyanların doğru olduğunu beyan ettiği ve 3 kişi hakkında teşhis işlemi yaptığı anlaşılmıştır.
Sanık hakkında aynı suç kapsamında .... Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/... esas sayılı dosyası üzerinden yargılanıp etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanan ...'ın beyanının bulunduğu, bu kişinin mahkeme huzurunda tanık sıfatıyla alınan ve önceki beyanlarında ..okulda sanıkla aynı dönemde öğrenci olduklarını, ... yılında sanığın ...ndan ayrılmasına kadar olan süreçte mahrem sorumlu ile görüşmeye birlikte gittiklerini belirterek sanıkla ilgili teşhis işleminde bulunmuş olup, bu tarih sonrasına ilişkin bilgisinin bulunmadığını belirtmiştir.
Sanık hakkında tanzim edilen iddianamede sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütü askeri mahrem yapılanması tarafından örgütsel manada gizli haberleşmeyi sağlama amacıyla kullandığı ankesörlü/sabit hatlardan arandığına dair tespite yer verilerek 2013-2015 yıllarında 3 kez ankesörlü/kontörlü büfe hat araması olduğu bu aramaların 3 tanesinin ardışık arama niteliğinde olduğu belirtilmekte ise de; sanığa ait ATAÇ raporu incelendiğinde yapılan aramalara ilişkin tarihlerde sanığın mahrem yapı içinde öğrenci olarak yer almadığı, aranan diğer kişilerin de aynı suç nedeniyle dosyalarının bulunmadığı gibi sanıkla meslek uyumlarının da olmadığı, bu nedenle Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarında belirtildiği şekilde arama kaydı bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda yer verilen Yargıtay kararı ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; sanık ...'ın örgüt ile henüz ... yaşında iken tanıştığı, ... yılında da örgütün taleplerinden rahatsız olduğu için yapı ile irtibatını kesmek amacıyla askeri okuldan ayrıldığını, sonrasında örgüt ile irtibat kurmadığını belirttiği, sanığın savunmasının aksini gösterir nitelikte delil bulunmadığı, bu haliyle sanığın illegal taleplerde bulunan örgüte karşı tavrını net olarak ortaya koyduğu, sanığın samimi ikrarı ile örgütle irtibatlı olduğu ve örgüt ile irtibatını kestiğini beyan ettiği yıllardaki yaşı, konumu ve kişisel özellikleri, eğitim durumu, sosyal ve ekonomik durumu dikkate alındığında "dolaylı haksızlık yanılgısı" içinde bulunduğu, bu hatanın sanığın bilgi düzeyi, gördüğü eğitim, yaşı, rütbe ve görevi, içinde bulunduğu sosyal ve kültürel çevre koşulları, somut olayın zamanı ve özellikleri göz önünde bulundurulduğunda kaçınılmaz olduğu da nazara alındığında 5237 sayılı TCK’nın 30/1 maddesi kapsamında terör örgütü suçuna yönelik kast unsurunun olmayışının sabit olduğunun kabulü ile 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi gereğince beraatine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-) Her ne kadar sanık hakkında FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle mahkememize kamu davası açılmış ise de, sanığın üzerine atılı yüklenen suç açısından sanığın kastının bulunmadığı, 5237 sayılı TCK nın 30/1 maddesi uyarınca kusurlu sayılamayacağının kabulü ile 5271 sayılı CMK'nın 223/2-(c) maddesi gereğince sanığın üzerine atılı suçtan BERAATİNE,
2-)Sanık kendisini vekaletnameli müdafi ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ye göre hesaplanan 48.000,00-TL vekalet ücretinin HAZİNEDEN ALINARAK SANIĞA VERİLMESİNE,
3-)Sanık hakkında CMK'nın 109/3-a maddesi gereğince yurt dışına çıkışının yasaklanması şeklinde verilen adli kontrol yükümlülüğünün KALDIRILMASINA,
4-)Yapılan yargılama giderlerinin kamu üzerine bırakılmasına,
5-)5320 S.K.nın 16. Maddesi uyarınca kararın kesileşmesinden sonra bir nüshasının ve sanık karar takip formunun soruşturmayı yapan kolluk birimine gönderilmesine,
Dair, sanık ve sanık müdafinin YÜZLERİNE KARŞI, İddia Makamında Cumhuriyet Savcısı İsa Altıparmak (104658) katılımı ile mütalaaya uygun verilen karara karşı, gerekçeli kararın tebliği tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesi ilgili ceza dairesine hitaben mahkememize verilecek bir dilekçe ve tutanağa geçirilme koşulu ile zabıt katibine sözlü beyanda bulunmak suretiyle istinaf yasa yolu açık olmak üzere, süresinde kanun yoluna başvurulmadığında kararın kesinleşeceği ihtarı ile mütalaaya uygun olarak oy birliğiyle açık yargılamada verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı. 06/03/2025
***Karar kesinleşmiştir.
Etkin Pişmanlık-Ardışık Arama-Yargıtay ve İlk Derece Beraat Kararları (Güncel)
Comments